23 Nisan 2015 Perşembe

İnsan donuna kadar yalnızdır.

İnsan donuna kadar yalnızdır.
Ve bu bir hastalık değildir.
Eğer birden çok olmamız gerekseydi yapışık koloniler olarak doğardık, yanlış mıyım?
Belki de yanlışım.
Belki iliklerime kadar yalnızlıktan nefret ediyorum.
Ya da yalnızlığın uslanmaz delisiyim.
Fark eder mi?
Hem evet hem hayır.
Bulanık suya bir çamur da ben mi atıyorum?
Zannetmem.
Ve reklamın iyisi kötüsü olmaz mantalitesi
Buyur önden abi.
Şimdi ne diyorduk
Yalnızlık.
Geceler, şiirler, şarkılar, lar, ler
Bir şeyler, bir şeyler...
Yalnızlık çöktüğünde sığındığımız birçok kapı esasında
O yalnızlıklarda kendimize fazla gelişlerimizden taşanlar
Eksiğimiz yok değil çok
Ama fazlamız be dedem!...
Sütün kaymağı, ocakta unutulan su
Köpürüyor, taşıyor
Fazlamıza bile fazla geliyoruz
İçimizi dış etme çabası*
Hep bu müzik, bu resim, bu ritim
Bu yakamıza iliştirdiğimiz karanfil edebiyatı
Güzel mi güzel
Ama nerde sıkıntı?
Bunlar hep taksonomi hatası
Doğdun mu?
Evet.
Ölcen mi?
E..evet.
Yalnız mısın?
Evvet.
Doğman, ölmen, ne kadar iyi-kötü bir şeyse
'yalnız' mevzusu da ne daha fazlası ne de daha azı
Bu konu, bu dersin değil yani!
En fazla felsefe dersinde
'Gerçek' konusu geldiğinde
Alt başlık açıp incele.
Ama mesele ne tünel kazıp kurtulman gereken mapus damı
Ne de kollarında her şeyi unutacağın bi nayino
Ne ana ne baba ne hala ne dayı
Ne de aziz dostum ne de sen bile.
Bazı yarımlar tamamlanmak için değildir
Bazı eksikler kapatılmak için değildir
Bazen sadece öyle olduğumuz için öyleyizdir
Ve bu da en az 'tam' olmak diye cismini kimsenin bilmediği ütopya kadar güzeldir
Çünkü eski zamanın birinde öldürülmüş bir dervişin deyişi ile
''Her ütopya bir distopyaya gebedir evlat.''
(Son güne kadar yattığı her yastığı yadırgayacak biz insanlara ithafen mini yalnızlık manifestosu, anlam karmaşasına artık bi dur demek için!)
*Kalben-vesaire.org röportajı